Mavi kart sahibi ve Almanya vatandaşı olan müvekkilin 08.01.2017 tarihinde Türkiye’ye girmek isterken, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanındaki risk analiz birimlerince yapılan profil çalışması neticesinde kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından sakıncalı olduğu değerlendirilmek suretiyle “kabul edilemez yolcu formu” düzenlenerek ülkeye alınmadığı, davacı hakkında Ç-138(INAD Yolcu) ve Ç-141 (Ülkemize Girişi Bakanlık İznine Tabi) tahdit kodlu giriş yasağı işleminin tesis edildiği, giriş yasağının kaldırılması talebinin zımnen reddedilmesi üzerine, işbu dava açılmıştır.

Dava konusu işlemin dayanağı olarak gösterilen İstanbul Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü’nün 18.01.2017 tarih ve 2017-56-9645 sayılı yazısı ve eki olan 08.01.2017 tarihli tutanağın incelenmesinden; İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na 08.01.2017 tarihinde gelerek ülkemize giriş yapmak isteyen davacı hakkında görevli personel tarafından yapılan profil çalışması sonucunda, davacının Irak ve Suriye bölgesinde devam etmekte olan olaylara katılmak üzere gelmiş olabileceğinden bahisle kamu düzeni ve güvenliği açısından sakıncalı görülenler kapsamında değerlendirilerek kabul edilemez yolcu olarak görüldüğü ve tahdit kodu konularak ülkeye girişinin engellendiği hususu anlaşılmakla, müvekkilin Irak ve Suriye bölgesinde devam etmekte olan olaylara katılmak üzere gelmiş olduğuna, ülkemizi çatışma bölgelerine geçiş için güzergah olarak kullandığına, uluslararası savaşçı olduğuna veya başka herhangi bir şekilde ülkemiz için güvenlik tehdidi oluşturduğuna dair herhangi bir tespitin bulunmadığı ve müvekkilin profil değerlendirilmesinin nasıl yapıldığına dair bilgi ve belge sunulmadığı görülmektedir.

Bu sebeplerle mahkeme Ç-138(INAD Yolcu) ve Ç-141 (Ülkemize Girişi Bakanlık İznine Tabi) tahdit kodları nedeniyle ülkeye alınmamasının hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir. Bunun üzerine tarafımızca GÖÇ Genel Müdürlüğüne başvurulmuş ve giriş problemi çözülmüştür. Buna ilişkin GÖÇ Genel Müdürlüğü Kararı ve mahkeme kararı ekte sunulmuştur.

____________________________

Mahkeme Kararı

T.C.
ANKARA
1. İDARE MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/
KARAR NO : 2020/

DAVACI     :
VEKİLİ        : AV. ABDULLAH ENES BALTACI
-UETS[16951-59355-63897]

DAVALI      : GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ -UETS[35390-30933-95084]
VEKİLİ         : AV. ÖZLEM USLU-Aynı Adreste-

DAVANIN ÖZETİ : Mavi kart sahibi ve Almanya vatandaşı davacı tarafından, Türkiye’ye giriş yasağının kaldırılması talebiyle yapılan 20.05.2020 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin; hukuka aykırı olduğu, somut gerekçeye dayanmadığı ileri sürülerek iptali istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nden gelen bilgiler doğrultusunda davacının kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından sakıncalı olduğu değerlendirilerek hakkında Ç-138 (İNAD Yolcu ve Ç-141 (Ülkemize Girişi Bakanlık İznine Tabi) tahdit kodu veri girişi yapıldığı, çıkma izni alarak Türk vatandaşlığını kaybedenlerin Türk vatandaşlarına tanınan haklardan yararlanmaya devam edecekleri ilkesinin istisnasının millî güvenlik ve kamu düzeni olduğu, kamu güvenliğini korumanın Devletin hükümranlık yetkisinin doğal bir sonucu olduğu, dava konusu işlemin hukuka uygun olarak tesis edildiği belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Ankara 1. İdare Mahkemesi’nce, önceden belirlenerek taraflara bildirilen 14.12.2020 tarihinde davacı vekili Av. Abdullah Enes Baltacı’nın ve davalı vekili Av. Betül Hatipoğlu’nun geldiği görülerek duruşma açıldıktan ve taraflara usulüne uygun söz verilip açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilip, dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:

Dava, Mavi kart sahibi ve Almanya vatandaşı davacı tarafından, Türkiye’ye giriş yasağının kaldırılması talebiyle yapılan 20.05.2020 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Anayasanın “Yerleşme Ve Seyahat Hürriyeti” başlıklı 23. maddesinde, “Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek; amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir. Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir. Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.” hükmü yer almaktadır.

BM tarafından, 16 Aralık 1966 tarihli, 2200A (XXI) sayılı Genel Kurul Kararıyla kabul edilen ve 23 Mart 1976 tarihinde yürürlüğe giren (Türkiye’nin taraf olduğu), Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin 12. maddesinde; “1. Yasal olarak bir Devletin ülkesinde bulunan herkes, o ülke içinde özgürce hareket etme hakkına ve ikametgahını seçme özgürlüğüne sahiptir. 2. Herkes, kendi ülkesi de dahil olmak üzere, herhangi bir ülkeyi terketmekte özgürdür. 3. Yukarıda sözü edilen haklara, ulusal güvenliği, kamu düzenini, kamu sağlığını ya da genel ahlakı veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak üzere yasalarla konmuş ve bu Sözleşme’de tanınan diğer haklarla uyumlu olanlar dışında herhangi bir sınırlama konulamaz. 4. Hiç kimse, kendi ülkesine girme hakkından keyfi olarak yoksun bırakılamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir.

5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun “Türk Vatandaşlığından Çıkmanın Geçerliliği ve Sonuçları” başlıklı 27. maddesinde; “Çıkma belgesinin ilgiliye imza karşılığı teslimi ile Türk vatandaşlığı kaybedilir. Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerin nüfus aile kütüklerindeki kayıtları kapatılır ve kayıp tarihinden itibaren yabancı muamelesine tabi tutulurlar.” hükmü, “Çıkma İzni Almak Suretiyle Türk Vatandaşlığını Kaybeden Kişilere Tanınan Haklar” başlıklı 28. maddesinde; (1) Doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve üçüncü dereceye kadar olan altsoyları, bu maddede belirtilen istisnalar dışında Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler. Millî güvenliğe ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü yer almaktadır.

6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 9. maddesinde; “(1) Genel Müdürlük, gerektiğinde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerini alarak, Türkiye dışında olup da kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından Türkiye’ye girmesinde sakınca görülen yabancıların ülkeye girişini yasaklayabilir. (2) Türkiye’den sınır dışı edilen yabancıların Türkiye’ye girişi, Genel Müdürlük veya valilikler tarafından yasaklanır. (3) Türkiye’ye giriş yasağının süresi en fazla beş yıldır. Ancak, kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından ciddi tehdit bulunması hâlinde bu süre Genel Müdürlükçe en fazla on yıl daha artırılabilir. (4) Vize veya ikamet izni süresi sona eren ve bu durumları yetkili makamlarca tespit edilmeden önce Türkiye dışına çıkmak için valiliklere başvuruda bulunup hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıların Türkiye’ye giriş yasağı süresi bir yılı geçemez. (5) 56 ncı madde uyarınca Türkiye’yi terke davet edilenlerden, süresi içinde ülkeyi terk edenler hakkında giriş yasağı kararı alınmayabilir. (6) Genel Müdürlük, giriş yasağını kaldırabilir veya giriş yasağı saklı kalmak kaydıyla yabancının belirli bir süre için Türkiye’ye girişine izin verebilir. (7) Kamu düzeni veya kamu güvenliği sebebiyle bazı yabancıların ülkeye kabulü Genel Müdürlükçe ön izin şartına bağlanabilir.” hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan yukarıdaki açıklamalar uyarınca davalı idarenin giriş yasağı koyma yetkisi bulunmakta ise de; söz konusu takdir yetkisinin kullanılmasında somut bilgi ve belgelerle kişinin ülkeye girişinin yasaklanabileceği, bu yetkinin keyfi olarak kullanılamayacağı tabiidir.

Dava dosyasının incelenmesinden, Mavi kart sahibi ve Almanya vatandaşı olan davacının 08.01.2017 tarihinde Türkiye’ye girmek isterken, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanındaki risk analiz birimlerince yapılan profil çalışması neticesinde kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından sakıncalı olduğu değerlendirilmek suretiyle “kabul edilemez yolcu formu” düzenlenerek ülkeye alınmadığı, davacı hakkında Ç-138(INAD Yolcu) ve Ç-141 (Ülkemize Girişi Bakanlık İznine Tabi) tahdit kodlu giriş yasağı işleminin tesis edildiği, giriş yasağının kaldırılması talebinin zımnen reddedilmesi üzerine, bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu işlemin dayanağı olarak gösterilen İstanbul Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü’nün 18.01.2017 tarih ve 2017-56-9645 sayılı yazısı ve eki olan 08.01.2017 tarihli tutanağın incelenmesinden; İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na 08.01.2017 tarihinde gelerek ülkemize giriş yapmak isteyen davacı hakkında görevli personel tarafından yapılan profil çalışması sonucunda, davacının Irak ve Suriye bölgesinde devam etmekte olan olaylara katılmak üzere gelmiş olabileceğinden bahisle kamu düzeni ve güvenliği açısından sakıncalı görülenler kapsamında değerlendirilerek kabul edilemez yolcu olarak görüldüğü ve tahdit kodu konularak ülkeye girişinin engellendiği hususu anlaşılmakla, davacının Irak ve Suriye bölgesinde devam etmekte olan olaylara katılmak üzere gelmiş olduğuna, ülkemizi çatışma bölgelerine geçiş için güzergah olarak kullandığına, uluslararası savaşçı olduğuna veya başka herhangi bir şekilde ülkemiz için güvenlik tehdidi oluşturduğuna dair herhangi bir tespitin bulunmadığı ve davacının profil değerlendirilmesinin nasıl yapıldığına dair bilgi ve belge sunulmadığı görülmektedir.

Davalı idarece dava konusu işlemin gerekçesi olarak, davacının Irak ve Suriye bölgesinde devam etmekte olan olaylara katılmak üzere gelmiş olabileceği, kamu düzeni ve güvenliği açısından sakıncalı görülenler kapsamında değerlendirildiği hususunun gösterildiği, bunun da İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanındaki görevli personel tarafından yapılan profil çalışması değerlendirmesine dayandırıldığı, davacının ülkemizi çatışma bölgelerine geçiş için güzergah olarak kullandığına, uluslararası savaşçı olduğuna veya başka herhangi bir şekilde ülkemiz için güvenlik tehdidi oluşturduğuna dair herhangi bir tespitin bulunmadığı, dosyada davacının genel güvenliği tehdit ettiğine dair herhangi bir bilgi ve belge de bulunmadığı, davacının profil değerlendirilmesinin nasıl yapıldığına, hangi yönlerden şüphe uyandırdığına dair hiç bir bilgi ve belge sunulmadığı, salt tahmine ve öngörüye dayanılarak seyahat özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde işlem tesis edilemeyeceği, dolayısıyla tahdit kodlarının dayanağının davalı idarece ispatlanamadığı, ayrıca davacının izinle vatandaşlıktan çıktığı ve önceden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu, Türkiye ile maddi manevi bağlarının devam ettiği anlaşıldığından, somut bir gerekçeye dayanmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 190,10-TL yargılama giderinin ve A.A.Ü.T uyarınca duruşmalı işler için belirlenen 3.110,00-TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne istinaf yolu açık olmak üzere 23/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan
OSMAN ÇOLAK
101833

Üye
ÖZDEN BOYACIOĞLU
107147

Üye
SEVGİ DEMİR
192965

  

___________________________

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.

Yorum Yap