Akademisyeni Yönetim Görevinden Ayırma Disiplin Cezası İdare Mahkemesi Kararı

İSTEMİN KONUSU : Tekirdağ İdare Mahkemesinin 09/05/2019 tarih ve E:2019/513, K:2019/568 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem:X1 Üniversitesi X2 Fakültesi X3 Ana Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapan davacının, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 7. maddesinin 1. fıkrasının (c) ve (g) bentleri uyarınca yönetim görevinden ayırma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin X1 Üniversitesi Disiplin Kurulunun 06/07/2012 tarih ve 2958 sayılı kararı ile bu karara yapılan itirazın reddine ilişkin Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulunun 20/12/2012 tarih ve 2012/37 sayılı kararının iptaliistenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Tekirdağ İdare Mahkemesinin 25/05/2017 tarih ve E:2016/1657, K:2017/888 sayılı kararıyla; davalı idarenin usule ilişkin itirazı yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş,

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun53. maddesinin işlem tarihindeki yürürlükte bulunan (b) fıkrasında, “Öğretim elemanları, memur ve diğer personele uygulanabilecek disiplin cezaları uyarma, kınama, yönetim görevinden ayırma, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezalarıdır. Hangi fiillere hangi disiplin cezasının uygulanacağı, bu bentte sayılan kişilerin disiplin işlemleri ve disiplin amirlerinin yetkileri, Devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslar da göz önüne alınmak suretiyle Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir.” hükmüne yer verildiği,

Anayasa Mahkemesinin 14/01/2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı kararıyla, dava konusu kural ile düzenlenmesi öngörülen hususların, hangi fiillerin hangi disiplin cezalarını gerektireceği, bentte sayılan kişilerin disiplin işlemleri ve disiplin amirlerinin yetkileri gibi konuları içerdiği, kamu görevlileri olarak memurların ve öğretim elemanlarının disiplin işlemleri konusunda kuralla getirilmiş bir kanuni güvence bulunmadığı, söz konusu disiplin işlemlerinin, Anayasa’nın 128. ve 130. maddelerinde yer alan hükümler gereğince kanunla düzenlenmesi öngörülen hususlar olduğu, bu hâliyle öğretim elemanları, memurlar ve diğer personel için getirilmiş herhangi bir kanuni güvence bulunmadığı gibi yasal olarak belirlilik de sağlanmadığı, kuralın, sadece Devlet memurlarına uygulanan usul ve esasların göz önüne alınmasını düzenlediği, ancak bunun dışında herhangi bir kanuni düzenlemeye yer verilmediği, dava konusu kuralın bu hâliyle disiplin uygulamaları ile ilgili olarak genel ilkeleri ortaya koymadığı, disiplin cezalarını gerektiren hâl ve durumları belirlemediği, ayrıca kuralda, disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurulları, disiplin cezalarının verilmesinde zamanaşımı ve karar verme süreleri, yüksek disiplin kurulunun çalışma usul ve yöntemleri, kurul kararlarına itiraz ve savunma hakkı başta olmak üzere kamu görevlilerinin hakları, cezaların tatbik edilme şekli ve disiplin cezalarının hangi hâllerde özlük dosyasından silinebileceği gibi konuların hiçbiri ile ilgili kanuni düzenleme bulunmadığı, dolayısıyla kapsama dâhil personelin disiplin işlemlerine dair usul ve esasların kanunda gösterilmeyerek, tüm bu işlemlerin Yükseköğretim Kurulunca düzenlenmesini öngören dava konusu kuralın, Anayasa’nın 38., 128. ve 130. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle, 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının ikinci cümlesinin iptaline ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verildiği,

Uyuşmazlığın çözümünde, Anayasa Mahkemesinin anılan kararının hukuki etkisinin değerlendirilmesinin önem kazandığı,

Anayasa’nın 153. maddesine göre yasama, yürütme ve yargı organları için bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının, bu karardan önce açılmış bulunan ve henüz sonuçlanmamış olan tüm davalara uygulanması gerektiği,

Anayasa Mahkemesinin sözü edilen iptal kararının gerekçesi karşısında; usul ve esasları kanunda belirlenmeyen disiplin cezalarını gerektiren fiil ve durumlar, disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullar, disiplin cezalarının verilmesinde zamanaşımı ve karar verme süreleri, yüksek disiplin kurulunun çalışma usul ve yöntemleri, kurul kararlarına itiraz ve savunma hakkı başta olmak üzere yükseköğretim personelinin hakları, cezaların tatbik edilme şekli ve disiplin cezalarının hangi hallerde özlük dosyasından silinebileceği gibihususların Kanun ile düzenlenmesi gerektiğinin anlaşıldığı,

Dava konusu işleme dayanak oluşturan Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin dayanağı olan 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa Mahkemesinin anılan kararıyla iptal edilmesi nedeniyle, dava konusu işlemlerin de yasal dayanağının kalmadığı,

Bu durumda, davacınınyönetim görevinden ayırma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemin iptali istemiyle açılan dava henüz karara bağlanmadan, davacıya verilen disiplin cezasının yasal dayanağının Anayasa’ya ve hukuka aykırı olduğu hususu Anayasa Mahkemesi kararıyla ortaya konulduğundan, davalı idarece yasal dayanağı bulunmayan Yönetmelik hükümleri esas alınarak davacıya disiplin cezası uygulanmasında Anayasa’nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiştir.

Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/01/2019 tarih ve E:2017/7099, K:2019/632 sayılı kararıyla;

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun53. maddesinin işlem tarihindeki yürürlükte bulunan (b) fıkrasında, “Öğretim elemanları, memur ve diğer personele uygulanabilecek disiplin cezaları uyarma, kınama, yönetim görevinden ayırma, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezalarıdır. Hangi fiillere hangi disiplin cezasının uygulanacağı, bu bentte sayılan kişilerin disiplin işlemleri ve disiplin amirlerinin yetkileri, Devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslar da göz önüne alınmak suretiyle Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir.” hükmüne yer verildiği,

İşlem tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 7. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, “Yönetimi ile sorumlu olduğu yerde verimli veya huzurlu çalışmayı sağlamak için gerekli önlemleri almamak veya huzuru bozacak hareketlere göz yummak veya bu çeşit hareketleri tahrik, teşvik etmek veya desteklemek,”; (g) bendinde, “Yönetimi ile sorumlu olduğu birimin idaresinde ihmalde bulunmak veya mevzuatın verdiği görevleri gereğince yerine getirmemek,” yönetim görevinden ayırma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayıldığı,

Anayasa Mahkemesinin 14/01/2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı kararıyla da, kapsama dâhil personelin disiplin işlemlerine dair usul ve esasların kanunda gösterilmeyerek, tüm bu işlemlerin Yükseköğretim Kurulunca düzenlenmesini öngörmesi nedeniyle, Anayasa’nın 38., 128. ve 130. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle, 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının ikinci cümlesinin iptaline ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verildiği,

Bu çerçevede, iptal kararının yürürlüğe girdiği 08/01/2016 tarihine kadar Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin dayanağı olan 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının ikinci cümlesi yürürlükte olduğundan, uyuşmazlığın dava konusu işlemin tesis edildiği tarihteki mevzuat dikkate alınarak çözümlenmesi gerektiği,

Bununla birlikte, 29/01/2014 tarih ve 28897 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 2. maddesi ile dava konusu işlemin dayanağı olan Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi ile yönetim görevinden ayırma cezasını düzenleyen 7. maddesinin yürürlükten kaldırıldığı,

İdari işlemlerin yargısal denetiminin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yapılmasının İdare Hukuku’nun bilinen ilkelerinden olduğu, bu anlamda, idari işlem niteliğindeki disiplin yaptırımının da tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yargısal denetiminin yapılması gerekmekte ise de, ilke olarak suç ve cezada lehe olan normun uygulanması kuralının disiplin cezaları yönünden de geçerli olduğunun kabulü gerektiği,

Bu durumda, İdare Mahkemesince dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri ile birlikte daha sonra ilgili mevzuatta değişiklik yapan düzenlemeler karşılaştırılıp lehe olan normun uygulanması kuralı dikkate alınarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, Tekirdağ İdare Mahkemesinin 25/05/2017 tarih ve E:2016/1657, K:2017/888 sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: Tekirdağ İdare Mahkemesinin 09/05/2019 tarih ve E:2019/513, K:2019/568 sayılı kararıyla; dava konusu işlemlerin iptali yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :Davalı idareler tarafından, dava konusu işlemlerin tesis edildiği tarihte Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin dayanağı olan 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının ikinci cümlesi yürürlükte olduğundan, bu Kanun maddesine dayanılarak disiplin cezası verilebileceğinin açık olduğu, dava konusu işlemin yasal dayanağının kalmadığından bahisle verilen temyize konu ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI :Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

Akademisyeni Yönetim Görevinden Ayırma Disiplin Cezası Danıştay Kararı

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ K1’NIN DÜŞÜNCESİ :Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının gerekçeli onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :

Davacı,X1 Üniversitesi TıpFakültesi X3 Ana Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapmaktadır.

Davacı hakkında başlatılan disiplin soruşturması sonucunda düzenlenen 04/06/2012 tarihli soruşturma raporunda; Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 7. maddesinin 1. fıkrasının (c) ve (g) bentlerinde sayılan fiilleri işlediğinin tespit edildiği belirtilerek davacının yönetim görevinden ayırma cezasıyla cezalandırılmasıteklif edilmiştir.

Bu teklif doğrultusunda, Üniversite Disiplin Kurulunun 06/07/2012 tarih ve 2958 sayılı kararıyla, davacının yönetim görevinden ayırmacezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Davacının söz konusu cezaya yaptığı itiraz, Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulunun 20/12/2012 tarih ve 2012/37 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53. maddesinin işlem tarihinde yürürlükte bulunan (b) fıkrasında, “Öğretim elemanları, memur ve diğer personelin disiplin işlemleri, disiplin amirlerinin yetkileri, devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslara göre Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir.” hükmü yer almaktadır.

İşlem tarihinde yürürlükte bulunan Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 7. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, “Yönetimi ile sorumlu olduğu yerde verimli veya huzurlu çalışmayı sağlamak için gerekli önlemleri almamak veya huzuru bozacak hareketlere göz yummak veya bu çeşit hareketleri tahrik, teşvik etmek veya desteklemek,”; (g) bendinde, “Yönetimi ile sorumlu olduğu birimin idaresinde ihmalde bulunmak veya mevzuatın verdiği görevleri gereğince yerine getirmemek,” yönetim görevinden ayırma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Akademisyeni Yönetim Görevinden Ayırma Disiplin Cezası Danıştay Hukuki Değerlendirmesi

Dava konusu işleme dayanak oluşturan 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının işlem tarihindeki hali; “Öğretim elemanları, memur ve diğer personelin disiplin işlemleri, disiplin amirlerinin yetkileri, devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslara göre Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir.” şeklinde iken, 01/03/2014 tarih ve 6528 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle, “Öğretim elemanları, memur ve diğer personele uygulanabilecek disiplin cezaları uyarma, kınama, yönetim görevinden ayırma, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezalarıdır. Hangi fiillere hangi disiplin cezasının uygulanacağı, bu bentte sayılan kişilerin disiplin işlemleri ve disiplin amirlerinin yetkileri, Devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslar da göz önüne alınmak suretiyle Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir.” şeklinde değiştirilmiş; Anayasa Mahkemesinin 14/01/2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı kararıyla da, “kapsama dâhil personelin disiplin işlemlerine dair usul ve esasların kanunda gösterilmeyerek, tüm bu işlemlerin Yükseköğretim Kurulunca düzenlenmesini öngörmesi nedeniyle, Anayasa’nın 38., 128. ve 130. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle, 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının ikinci cümlesinin iptaline ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin 14/01/2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı iptal kararı üzerine yeniden düzenlenen, 2547 sayılı Kanun’un 09/12/2016 tarih ve 29913 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6764 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile değişik 53. maddesinin (b) fıkrasında, Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanları, memur ve diğer personeline uygulanabilecek disiplin cezalarının, uyarma, kınama, aylıktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezası olduğu hükme bağlanmış ve anılan cezaları gerektiren fiiller Kanun’da sayma suretiyle belirtilmiştir.

Bununla birlikte; 2547 sayılı Kanun’un, 6764 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile değişik 53. maddesinin (b) fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentlerinde yer alan “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak…” ibarelerinin, “öğretim elemanı, memur ve diğer personelden oluşan yükseköğretim kurumları kamu personeline ilişkin disiplin kuralları öngörülürken kanun koyucu tarafından bunlar arasında görevin niteliğinden kaynaklanan ve Anayasa tarafından öngörülen ayrım ve farklılıkların dikkate alınmayarak öğretim elemanları ile memur ve diğer personelin tümüyle aynı kurallara tabi kılınması ve dava konusu ibareler yoluyla öğretim elemanlarının disiplin sorumluluğu kapsamına 657 sayılı Kanun’da sayılan fiillerin tamamının dâhil edilmesi, Anayasa’da bu kişiler için öngörülen güvencelerle örtüşmediği gibi gerek uygulayıcılar gerekse disiplin kurallarının muhatapları yönünden birtakım belirsizliklere de yol açtığından dava konusu kuralların Anayasa’nın 2., 27. ve 130. maddeleriyle bağdaşmadığı” gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesinin 10/04/2019 tarih ve E:2017/33, K:2019/20 sayılı kararıyla iptaline ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan iptal kararından sonra, 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentleri, 17/04/2020 tarih ve 31102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7243 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değiştirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi bir kanun maddesini iptal ettikten sonra, Anayasa Mahkemesince iptal hükmünün yürürlüğü ertelenmiş ise, iptal hükmünün yürürlüğünün ertelenmesi süresi içinde veya daha sonraki bir tarihte yasama organınca yeni bir yasal düzenleme yapılırsa, uyuşmazlığın bu düzenlemeye göre çözümlenmesi gerekmektedir. Aksi yaklaşımın, işlenen fiillerin cezasız kalması neticesini doğuracağı açıktır.

Nitekim, bakılan uyuşmazlık özelinde de, Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan iptal kararlarından sonra 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrası, 6764 sayılı Kanun’un 26. maddesi ve 7243 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değiştirildiğinden, uyuşmazlığın yeni yasal düzenlemeye göre çözümlenmesi gerekmektedir.

Bu durumda, İdare Mahkemesince, davacı tarafından işlendiği iddia edilen fiillerin sübut bulup bulmadığı, disiplin cezasını gerektirip gerektirmediği ve lehe bir hüküm olup olmadığı yönlerinden işin esasına girilerek bir değerlendirme yapıldıktan sonra varılacak sonuca göre yeniden bir karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin kabulüne;

2. Dava konusu işlemlerin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Tekirdağ İdare Mahkemesinin 09/05/2019 tarih ve E:2019/513, K:2019/568 sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Tekirdağ İdare Mahkemesie gönderilmesine,

4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/11/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞIOY

X- Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarından sonra değiştirilen 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasında, Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanlarına uygulanabilecek disiplin cezalarının; uyarma, kınama, aylıktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezaları olarak sayıldığı, söz konusu düzenlemede yönetim görevinden ayırma cezasına yer verilmediği gibi davacıya isnat edilen fiillerin herhangi bir disiplin cezası yaptırımına da bağlanmadığı görülmektedir.

Disiplin hukukunda, öncelikle davacıya isnat edilen fiillin sübut bulup bulmadığı yönünde bir tespit yapılacağı ve isnat edilen fiilin sübut bulduğuna karar verilmesi halinde uyuşmazlığa uygulanacak mevzuatın belirleneceği açık ise de; temyiz istemine konu ısrar kararının davalı idarelerce temyiz edildiği göz önünde bulundurulduğunda, davacıya isnat edilen fiillerin sübut bulup bulmadığı yönünde bir tespit aranmasında davalı idareler yönünden bir hukuki yarar bulunmamaktadır.

Bu durumda, sonradan yapılan lehe kanuni düzenleme dikkate alındığında davacının yönetim görevinden ayırma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde ve bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemlerin iptali yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi ısrar kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.

KARŞIOY

XX- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Tekirdağ İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz istemlerinin reddi ile temyize konu ısrar kararının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

İDDK., E. 2019/2427 K. 2020/2708 T. 25.11.2020

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.

Yorum Yap