Boşanma HukukuBOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ

Boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi hususunun farklı açılardan ele alındığı bu makalemizi bilgilerinize sunarız. Velayet en basit anlatımıyla bir çocuğun erginliğe ulaşana kadar anne ve babasının gözetimi altında yetiştirilmesidir. Çocuğun velayeti, çocuğun üstün yararını koruyan hak ve yükümlülüklerin toplamı olarak da ifade edilebilir. Evlilik süresi içerisinde baba ve anne çocuğun velayetini birlikte kullanırlar. Herhangi bir sebeple boşanma söz konusu olursa ergin olmayan çocuk hâkim kararı ile çocuğun üstün yararı gözetilerek kime bırakılmış ise boşanmada velayeti o kişide alır.

Ayrıca, boşanma veya ayrılık durumunda velayet düzenlemesinin temel amacı çocuğun geleceğini ve çocuğun üstün yararını korumaktır. Yani velayetin düzenlenmesinde ana ve baba isteklerinden ziyade çocuğun üstün yararı esastır. Kamu düzeni gereği, çocuğun üstün yararı gözetilmelidir.

Boşanma sürecinde, çiftlerin müşterek çocukları varsa, çocuğun velayeti geçici olarak bir ebeveyne verilebilir. Çocuğun velayeti, mahkeme tarafından çocuğun üstün yararı gözetilerek geçici tedbirlerle düzenlenir.

Boşanma davası sırasında, mahkeme genellikle bir uzman pedagog aracılığıyla çocuğun hangi ebeveynle kalmak için daha uygun olduğuna dair bir rapor hazırlanmasını talep eder. Bu rapora göre mahkeme, çocuğun velayetini, çocuğun üstün yararını gözeterek hangi ebeveyne verileceğine karar verir.

Ancak çocuğun velayetinin kaldırılması veya değiştirilmesi, belirli koşullar gerçekleşmedikçe mümkün değildir. Ana ve baba, velayet görevlerine ancak bu koşullar gerçekleştiğinde müdahale edebilirler.

BOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ

BOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ

Boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi boşanmada çocuğun velayeti elinde tutan ebeveynin, diğer ebeveyn ile müşterek çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi engellemesini ifade eder.

Boşanma davası sonuçlandığında, mahkeme çocuğun üstün yararını gözeterek çocuğun velayeti konusunda karar verir. Çocuk, mahkemeye göre velayeti elinde tutan ebeveynle yaşar, ancak çocuğun üstün yararı diğer ebeveynin boşanma davasında çocukla kişisel ilişki kurma hakkı vardır. Bu kişisel ilişkinin düzenlenmesi ve uygulanması, mahkeme kararı ve kanuni düzenlemelere tabidir.

Evlilik birliği sona erdikten ve boşanma kararı kesinleştikten sonra, kendisine velayet verilen ebeveynin diğer ebeveyne karşı boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi, teslim etmemesi veya özel vakit geçirmesine izin vermemesi gibi durumlar hukuka aykırı şekilde izlenebilir. Boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi, müşterek çocukların boşanma veya ayrılık süreçlerinde olumsuz etkilenmesine neden olabilir.

Müşterek çocuklar, ebeveynler arasındaki evlilik sorunlarının bir sonucu olarak bu tür durumlarda mağdur olabilirler. Ebeveynler arasındaki anlaşmazlıklar ve mücadeleler, çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi, çocukların gelecekte psikolojik travmalar yaşamasına, duygusal sorunlar yaşamasına ve hatta ilerleyen yaşlarda psikolojik yardıma ihtiyaç duymasına neden olabilir.

Kanun, çocuğun üstün yararını korumak amacıyla boşanma ve velayet konularında birçok önlem içermektedir. Mahkemeler, çocuğun üstün yararını gözetir ve velayet düzenlemeleri yaparken bu ilkeyi dikkate alır. Ayrıca, mahkemeler, velayeti elinde tutan ebeveynin çocuğun diğer ebeveyni ile boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi veya izin vermemesi gibi durumlarla başa çıkmak için gerekli tedbirleri alabilir. Ayrıca, mahkemeler velayet düzenlemelerini ve çocuğun üstün yararını korumak için gereken diğer önlemleri alabilirler.

Ebeveynlerin çocuğun üstün yararını en öncelikli şekilde gözetmeleri ve boşanma veya ayrılık sürecinde iş birliği yapmaları, çocukların olumsuz etkilenmesini en aza indirebilir. İhtilafların olması durumunda, hukuki yol ve mahkeme kararları çocuğun çıkarlarını korumak amacıyla önemlidir.

EVLİYKEN ÇOCUĞUN GÖSTERİLMEMESİ

EVLİYKEN ÇOCUĞUN GÖSTERİLMEMESİ

Evlilik süresince anne ve baba, çocuğun velayetini birlikte kullanır. Ancak boşanma veya ayrılık durumunda, mahkeme tarafından velayet kararı verilene kadar çocuğun velayeti ortaktır. Boşanma kararı sonrasında çocuğun üstün yararı gözetilerek çocuğun velayeti belirlenmesiyle birlikte, velayeti elinde tutan ebeveyn diğer ebeveyne çocuğu göstermeme, teslim etmeme veya özel vakit geçirmesine izin vermemesi durumu ortaya çıkabilir.

Evlilik devam ederken taraflar ayrı yaşamaya karar verip mahkemeye başvurduklarında, mahkeme geçici önlemler alarak çocuğun velayeti konusunda karar verebilir. Ancak evliyken karşı karşıya gelen anlaşmazlıklar ve çocuğu göstermeme durumları için kanunda belirgin bir yaptırım bulunmamaktadır.

Evlilik birliği devam ederken çocuğun kaçırılması durumunda, savcılığa şikâyet edildiğinde takipsizlik kararı ile karşılaşmak mümkündür. Bu nedenle çocuğu kaçırılan ebeveyn, boşanma veya ayrılık davası açarak çocuğun velayetini almayı talep edebilir.

Mahkeme tarafından verilen geçici velayet durumunda, çocuğu kaçıran ebeveyne karşı çocukla kişisel ilişki kurma hakkı tanınabilir. Çocuğu teslim etmeme durumunda ise “çocuk teslim etmeme suçu” ile velayeti elinde tutan ebeveyne karşı şikâyet yoluna başvurulabilir.

Boşanma davası devam ederken çocuğun velayeti geçici olarak bir ebeveyne verilmişse, diğer ebeveyn çocuğu kaçırdığında “çocuğun alıkonulması suçu” ile yasal yollara başvurulabilir. Bu durumda, mahkeme tarafından belirlenen kişisel ilişki günlerine uymayan, boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesine neden olan ebeveyn hakkında yasal işlem başlatılabilir.

BOŞANMA DAVASI DEVAM EDERKEN ÇOCUĞUN KAÇIRILMASI

BOŞANMA DAVASI DEVAM EDERKEN ÇOCUĞUN KAÇIRILMASI

Aile mahkemesi hâkimi, boşanma davası devam ederken koruyucu ve geçici önlemleri tarafların talebi olmasa dahi kendiliğinden almakla yükümlüdür. Bu önlemler, velayetin geçici olarak belirlenmesi, nafaka konusunda karar verilmesi gibi konuları içerir. Boşanma sürecinde, müşterek çocuğun velayetini alan ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulması da ele alınacaktır. Çocuk, boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi durumunda, belirlenen kişisel ilişki günlerinde görüştürülmediğinde, hukuki yollar devreye sokulabilir.

Boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi durumunda, mahkeme velayet konusunu tekrar ele alacaktır. Belirlenen görüşme günlerinde çocuk, ebeveyni ile görüştürülmediğinde, velayeti elinde tutan taraf velayeti kaybedebilir.

Boşanma davası sürerken geçici olarak çocuğun velayeti verilen ebeveyn, ikametgahını değiştirmek isterse bu konuda engel bulunmamaktadır. Ancak çocuğun velayeti elinde olmayan taraf, taşınmayı engellemek için mahkeme kararı talep ederse, bu talep olumsuz bir sonuçla karşılaşabilir. Ancak şehir dışına taşınacak olan ebeveyn, mahkemeden yeni görüşme günleri belirlenmesini talep edebilir.

Boşanma davası sürerken çocuğun velayetini geçici olarak elinde bulunduran ebeveyn, çocuğu ülke dışına çıkarmaması için mahkemeden tedbir talebinde bulunabilir, özellikle ebeveynlerden birinin yabancı ülke vatandaşı olduğu durumlarda bu tedbir sıklıkla uygulanabilir.

ÇOCUĞU GÖSTERMEYEN EBEVEYN EVLENİRSE VELAYET DEĞİŞİR Mİ?

ÇOCUĞU GÖSTERMEYEN EBEVEYN EVLENİRSE VELAYET DEĞİŞİR Mİ?

Yeniden evlenme, çocuğun velayetinin tek başına değiştirilmesi için yeterli bir sebep değildir. Velayetin değiştirilmesi için çocuğun üstün yararının zarar görmesi gerekir. Yani velayeti elinde tutan kişinin evlenmesi, velayetin değiştirilmesi için yeterli bir neden değildir.

Çocuğun velayetinin değiştirilmesi için somut nedenler arasında, yeni eşin çocuğa zarar verici davranışları, çocuğun ihmal edilmesi, velayeti elinde tutan kişinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi gibi durumların yanı sıra çocuğun üstün yararı da bulunması gerekir. Ayrıca, yeni eşin çocukla birlikte yaşamak istememesi veya velayeti elinde tutan kişinin boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi gibi durumlar da velayetin değiştirilmesine neden olabilir.

Çocuğun yaşı da çocuğun velayeti konusunda önemlidir. Özellikle bebek yaşındaki çocuğun velayeti, çocuğun üstün yararı gözetilerek genellikle annenin maddi durumuna bakılmaksızın anneye verilebilir. Ancak her durumda, hâkim çocuğun üstün yararını gözeterek velayet kararını verir.

Boşanma sürecinde çiftler arasında en sıkça anlaşmazlık yaşanan konulardan biri çocuğun velayeti meselesidir. Hâkim, velayet kararını çocuğun üstün yararına göre verir ve bu nedenle çocuğun velayetini elinde tutmak isteyen tarafın bu konuda ikna edici argümanlar sunması ve çocuğun üstün yararı olduğunu ispatlaması önemlidir. Görüldüğü üzere velayetin değiştirilmesi için somut nedenlere dayanılması gereklidir.

ÇOCUĞA ŞİDDET UYGULAYAN EBEVEYNDEN VELAYET ALINABİLİR Mİ?

ÇOCUĞA ŞİDDET UYGULAYAN EBEVEYNDEN VELAYET ALINABİLİR Mİ?

Çocuğa yönelik şiddet durumu, çocuğun velayetinin değiştirilmesi için önemli bir sebep olarak kabul edilir. Boşanma avukatının elindeki belgelerle derhal mahkemeye başvurarak çocuğun ebeveynden alınarak, fiziksel ve ruhsal sağlığı için diğer ebeveynine verilmesi talep edilebilir. Bu süreçte boşanma avukatının gösterdiği çaba ve sunulan deliller, mahkemeyi çocuğun güvenliği ve refahını sağlamak üzere hızlı bir şekilde harekete geçirebilir.

Mahkeme, şiddet uygulayan ebeveynin çocuğun üstün yararı gözetilerek çocuğun velayetini kaybetmesine karar verebilir ve çocuğun güvenliği sağlanana kadar bu ebeveynin çocuğa erişimini sınırlayabilir. Şiddet uygulayan ebeveynin tedavi sürecine girmesi ve çocuğun güvenliği için gerekli önlemlerin alınması, mahkeme tarafından talep edilebilir. Uzman pedagog, refakatçi gibi bilinçli kişiler eşliğinde çocuğun şiddet gördüğü ebeveynle kişisel ilişkisi kontrollü bir şekilde sürdürülebilir.

 Çocuğun velayetinde değişiklik taleplerinde mahkeme, çocuğun üstün yararını gözetir. Çocuğun yaşına bağlı olarak, mahkeme çocuğun tercihini önemser ve sosyal inceleme raporu ile çocuğun hangi ebeveynle kalması gerektiğine dair çocuğun üstün yararı gözetilerek değerlendirmeler yapabilir. İdrak yaşında olmayan çocuklar için de şiddet durumu kuvvetli delillerle kanıtlanmalıdır, böylece mahkeme çocuğun güvenliği ve refahı için uygun kararı verebilir.

BOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ HAPİS CEZASI GEREKTİRİR Mİ?

BOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ HAPİS CEZASI GEREKTİRİR Mİ?

Eski İcra İflas Kanunu hükümlerine dayanarak boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi suçuyla ilgili olarak açılan dava, 30 Kasım 2021 tarihi itibariyle yürürlükten kalkmıştır. Yeni kanun hükümlerine göre, boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi suçu, ilgilisinin şikayetine tabi bir suç haline gelmiştir. Bu durumda, boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi nedeniyle ebeveynin ceza almasını isteyen tarafın (mağdur ebeveynin) şikâyet etmesi gerekmektedir.

Boşanma avukatı tarafından açılan davada, çocukla kişisel ilişki kurulmasına müdahale eden veya boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesine neden olan eşin, şikâyet üzerine, boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi suçu sebebiyle ilgili ebeveyn 3 aya kadar hapis cezası alabilir. Ancak boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi suçu, şikâyet olmadan resmi makamların kendiliğinden harekete geçmesine neden olmaz.

Çocuk teslimi ve kişisel ilişki kurulmasına dair mahkeme kararlarının yerine getirilmemesi durumunda, boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi suçu işlenmiş olur. Suçun ciddiyetine bağlı olarak, bu durum üç aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılabilir. Eğer eylem sadece itaatsizlik şeklindeyse, üç günden on güne kadar disiplin hapsi ile cezalandırılabilir.

BOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ SUÇU ŞİKÂYET SÜRESİ

BOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ SUÇU ŞİKÂYET SÜRESİ

Boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi suçunda şikâyet süresi eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren 1 aydır. Bu süre, hak düşürücü bir niteliğe sahiptir, yani belirtilen süre içinde şikâyet yapılmazsa suçun takibi mümkün olmayabilir. Bu nedenle, boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi durumunda mağdur tarafın belirlenen süre içinde şikayetçi olması önemlidir.

BOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ SUÇU ŞİKÂYETİ NEREYE YAPILIR?

BOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ SUÇU ŞİKÂYETİ NEREYE YAPILIR?

Çocuk teslimi veya kişisel ilişki kurulmasına dair aile mahkemeleri tarafından verilen ilam veya tedbir kararlarının yerine getirilmesiyle ilgili yetki, İcra İflas Müdürlüklerinden alınarak Adalet Bakanlığı tarafından kurulan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerine devredilmiştir. Çocuğun üstün yararı esas alınarak, bu müdürlükler aracılığıyla boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi durumunda ilgili kararların yerine getirilmesi sağlanmaktadır.

BOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ SUÇUNU İŞLEYEN TARAF VELAYETİ KAYBEDER Mİ?

BOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ SUÇUNU İŞLEYEN TARAF VELAYETİ KAYBEDER Mİ?

Çocuğun velayetiyle ilgili kararlar mahkeme tarafından çocuğun üstün yararı gözetilerek verilmektedir. Ancak, velayeti elinde tutan tarafın boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi durumunda, mahkemeye başvurularak velayet, çocuğun üstün yararı gözetilerek değerlendirilmelidir. Eğer velayeti elinde tutan ebeveyn, çocuğun diğer ebeveyni ile ilişki kurmasına kasıtlı olarak engel oluyorsa ve çocuğun üstün yararı tehlikeye atılıyorsa, mahkeme velayetin değiştirilmesi veya düzenlenmesi konusunda karar verebilir. Çocuğun haklarını korumak amacıyla mahkemeye başvurmak, velayetin adil ve çocuğun yararına bir şekilde düzenlenmesini sağlayabilir.

ÇOCUĞUN YURT DIŞINA KAÇIRILMASI

ÇOCUĞUN YURT DIŞINA KAÇIRILMASI

Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Lahey Sözleşmesi ve diğer ilgili mevzuatlar, çocukların velayetinin ihlal edilmesi durumunda taraflar arasında düzeni sağlamak amacıyla önemli adımlar atmaktadır. Bu tür durumlarla karşılaşan ebeveynler, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne başvurarak çocuğunun bulunduğu ülkeden iadesini talep edebilirler.

Bu süreçte, sözleşmeye taraf ülkelerin iş birliği ve uyum içinde çalışması, çocuğun üstün yararını gözetmek ve velayet ihlallerini önlemek amacıyla kurulmuş bir düzeni temsil etmektedir. Adalet Bakanlığı tarafından başlatılan iade talebi, çocuğun bulunduğu ülkede Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla yürütülecektir.

Bu süreç, çocuğun Türkiye’de mutad meskeni olduğunu tespit etmek, çocuğun kaçırılmasının haksızlık olup olmadığını değerlendirmek ve çocuğun bulunduğu ülkede bu tür durumlarla başa çıkmak için iş birliği yapmaktan oluşmaktadır. Sözleşmeye taraf ülkelerin çocuğun geri dönüşü konusundaki kararlılığı ve iş birliği, çocuk haklarına saygıyı temel alarak uygulanmaktadır.

BOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

BOŞANMADA ÇOCUKLA GÖRÜŞMENİN ENGELLENMESİ İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 08.03.2022 Tarihli 2022/1308 E., 2022/2168 K.:

Davacılar dede ve babaanne tarafından torunları ile kişisel ilişki kurulması talebi ile açılan dava ilk derece mahkemesince kısmen kabul edilmiş, davacılar ile fiilen anne yanında yaşayan 2013 doğumlu küçüğü arasında her ayın 1. hafta sonu cumartesi 10.00 pazar 17.00 arasında davacılar ile torunları arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş, bu karara karşı davalı anne tarafından tümüne yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İstinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, “küçüğün anne ve babasının boşanma davasının henüz kesinleşmediği, gerçekleşen bu duruma göre davacıların torunlarının annesi ile babası arasında kesinleşen bir boşanma hükmünden ve çocuk yönünden kesinleşen bir velâyet kararından söz edilemeyeceği, davacıların kişisel ilişki kurulmasını talep ettikleri torunları üzerinde davacıların oğlu ile davalının birlikte velâyet hakkına sahip bulundukları, davacıların bu kapsamda torunlarını görme ve aile bağlarını koruma ve geliştirme imkanına sahip oldukları, ortada davacılara kişisel ilişki kurulması hakkı tanınmasını gerekli ve haklı kılan olağanüstü bir durum bulunmadığı,

….davacıların davanın açıldığı tarih itibariyle eldeki davayı açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı” gerekçesiyle davalı annenin istinaf talebini kabul ederek davacıların davasının reddine karar verilmiş, kararın davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce “dosya kapsamına göre kişisel ilişki kurulmak istenen çocuğun anne ve babası evli ve sağ olduğu halde husumet sadece çocuğun annesine yöneltilmiş, babası davalı olarak gösterilmemiştir.

Velâyet hakkı sahiplerinden babanın da davaya dahili ile taraf teşekkülü sonrasında onun göstereceği kanıtlar da toplanmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik hasımla davanın usulden reddi yönünde karar verilmesi doğru görülmediği” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiş, bölge adliye mahkemesince çocuğun babası davaya dahil edilmiş ve aynı gerekçeyle davacıların davasının reddine karar vermiştir.

Türk Medeni Kanunu’nun 325. maddesi “Olağanüstü hâller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir. Ana ve baba için öngörülen sınırlamalar üçüncü kişiler için kıyas yoluyla uygulanır.” şeklindedir.

Dava konusu çocuğun babasının Rusya’da yaşaması ve taraflar arasında yaşanan sorunlar sebebiyle babaanne, dede ve torun görüşmelerinde zorlukların yaşandığı, davacıların torunları ile birlikte kaliteli vakit geçirmeye yönelik isteklerinin olduğu, davalı annenin, çocuğun babaanne ve dedesi ile görüşmelerine yönelik katı bir tutum sergilememekle birlikte çocuğun ileride okula ve kursa başlayacağı düşüncesiyle görüşme sıklıklarının sınırlı olmasını istediği,

..çocuğun babaanne, dede ve babanın aile üyelerinden hiçbirine yönelik olumsuz duygu, düşünce, yaşantı dile getirmediği, kaldı ki sosyal inceleme raporunda babaanne ve dedeyle yapılacak olan görüşmelerin çocuğun yanında olmayan ebeveyni ile aralarındaki bağı canlı tutacağının ve çocuğun ebeveynleriyle ilgili kendi yargılarını oluşturabilmesi için baba ve baba tarafıyla görüşmesinin önemli olduğunun düşünülmesi sebepleriyle ayda bir kere yatılı olarak şahsi ilişki belirlenmesinin çocuğun gelişimine katkı sağlayacağı gibi çocuğun babaanne ve dedeyle görüşmesinin gelişimini olumsuz etkileyeceğine dair bir kanaatin oluşmadığının bildirildiği,

…çocuk ile davacılar arasında kişisel ilişki kurulmasına engel somut bir olgu veya iddia bulunmadığı gibi çocuğun anne ve babası arasında devam eden boşanma davasının davacılarla torunları arasında kişisel ilişki kurulmasına engel teşkil etmeyeceğinden, davacıların davasının reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.” kararından da anlaşılacağı üzere  boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesinin yanlış olduğu anlaşılmaktadır

Hukuk Genel Kurulunun 01.04.2015 Tarihli 2013/1926 E., 2015/1139 K “….. Velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde ana babadan kaynaklanan özelliklerin de dikkate alınması kaçınılmazdır. Bu nedenle, mahkemece çocuğu başkasına bırakma, ihmal etme, kaçırma, iradi olarak terk etme, yönlendirme hususları ile tarafın velayet talebinin olup olmaması, şiddet uygulaması, sadakatsizliği, ekonomik durumu, mesleği, yaşadığı ortam, kötü davranışı, alkol bağımlılığı, sağlığı, dengesiz davranışları dikkate alınmalıdır.

Yukarıda değinilen yasa hükmü ile dosya arasındaki icra dosyaları ve davalı hakkında çocuk teslimine muhalefet etmekten dolayı uygulanan yaptırım bir arada düşünüldüğünde, davalı annenin çocuğun babayla kişisel ilişki hakkını sürekli olarak engellediği, bundan dolayı hakkında çocuk teslimine muhalefet etmekten yaptırım uygulandığı, bu suretle Türk Medeni Kanunu’nun 324. maddesinde yer alan yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda davalı annenin sekiz yaşındaki müşterek çocuğun gelişimi için önemli olmasına rağmen babası ile görüşmesini engelleyerek, velayet hakkını kötüye kullandığı hususunun kanıtlandığı ve müşterek çocuğun velayetinin davalı anneden alınarak davacı babaya verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.” içtihat metninden de anlaşılacağı üzere boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi durumunda çocuğun velayeti, velayet sahibinden alınarak diğer tarafa verilebilir.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 25.03.2019 Tarihli 2019/501 E., 2019/3271 K. “Davacı anne tarafından koşulların değişmesi nedeniyle baba ile ortak çocuk arasında kurulan kişisel ilişkinin kaldırılması talebi ile açılan davada ilk derece mahkemesince, “sosyal inceleme raporu kapsamına göre ayrılık süresinde küçüğün her iki ebeveynine de ihtiyacı olduğu, ebeveynlerini uzun süre göremeyen çocukların ebeveynlerinden birisine karşı yabancılaşma sendromu içerisine girebilecekleri, bu sendromu yaşayan çocukların karşısındaki insana göre farklı konuşup değişik söylemlerde bulanabilecekleri, birlikte kaldıkları ebeveynleri neyi duymak istiyorsa onu söyleyebilecekleri, herkese ayrı konuşabilecekleri gibi suskunluk içine girebilecekleri,

…küçüğün birlikte kaldığı ebeveyninin beklentisine uygun davranış geliştirip birlikte kalmadığı ebeveyni ile görüşmek istemediğini söyleyebileceği, küçüğün bu şekildeki beyanlarının kişisel ilişkinin kaldırılması için yeterli ve başlı başına bir sebep olmadığı, dinlenen tanık beyanlarından küçüğün babasıyla görüşmeye hevesle gittiği, kuzenlerinin gelmemesi yüzünden sıkılması yada hastalanması nedeniyle kişisel ilişkinin kaldırılamayacağı, davalı babanın müşterek çocuk ile görüşmesinin en tabi haklarından olup küçükle kurulan şahsi ilişkinin bu gerekçelerle kaldırılamayacağı” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı anne tarafından istinaf edilmiştir.

 İnceleme yapan bölge adliye mahkemesince davacı annenin istinaf taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

… 2006 doğumlu olup velayeti anneye bırakılmış, baba ile de boşanma ilamında gösterilen şekilde sadece baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmuştur. Tüm dosya kapsamından çocuk ile baba arasındaki kişisel ilişkinin kaldırılmasını gerektirir sebeplerin varlığı ispat edilmemiştir. Küçük Nisa Deniz’nin babasının evlendiği kişiyle ve babaannesi ile vakit geçirmek istemediğini beyan etmiş olması tek başına kişisel ilişkinin kaldırılmasını, ya da daraltılmasını gerektirir bir sebep değildir.

Kaldı ki psikolog raporunda da babası ile görüşmelerinde küçüğün heyecanlı ve istekli olduğu, kişisel ilişkinin değiştirilmesine gerek olmadığı, küçüğün babaya ihtiyacı olduğu belirtilmektedir. O halde bölge adliye mahkemesince davacı kadının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.” Kararından da anlaşılacağı üzere çocukla kişisel ilişki kuran tarafın yeniden evlenmesi boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi için yeterli sebep değildir.

Benzer Şekilde Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.01.2019 Tarihli 2018/7788 E., 2019/51 K. “Davacı kadın, 05.12.2008 doğumlu ortak çocuk ….ile davalı baba arasında boşanma davası sonucunda kurulan kişisel ilişkinin kaldırılmasını, isteği kabul edilmezse kısıtlanmasını dava etmiş, ilk derece mahkemesi 02.05.2018 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulü ile ortak çocuk ile baba arasında boşanma kararı ile kurulan kişisel ilişkinin kaldırılmasına, ortak çocuk ile baba arasında her ayın 1. Cumartesi günü saat 10.00 ile aynı gün saat 12.00, dini bayramların 2. günü saat 10.00 ile aynı gün saat 12.00 arasında kişisel ilişki tesisine karar vermiştir.  

Verilen bu karar üzerine davalı baba tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, bölge adliye mahkemesince davalının istinaf talebi kabul edilmiş, … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak davacının davasının kısmen kabulü ile davalı baba ile ortak çocuk arasında her ayın 1. ve 3. Cumartesi günü saat 10.00 ile aynı gün saat 17.00 arasında, dini bayramların 2. günü saat saat 10.00 ile aynı gün saat 17.00 arasında kişisel ilişki kurulmasına karar vermiş, bölge adliye mahkemesince verilen karar taraflarca temyiz edilmiştir.

Toplanan delillerden tarafların 2009 yılında boşandıkları, ortak çocuk ….’in boşanma davası sırasında doğduğu, boşanma davası sonucunda velayetin davacı anneye verildiği, baba ile de kişisel ilişki kurulduğu ancak 2017 yılına kadar davalı baba ile ortak çocuk arasında fiilen bir kişisel ilişki kurulmadığı, davalı babanın ilk olarak 14.10.2017 yılında icra vasıtasıyla ortak çocuk ile kişisel ilişki kurabildiği anlaşılmaktadır. Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını Türk Medeni Kanunu’nun 324. maddesinin (1.) fıkrasında gösterilen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki hakkı kendilerinden alınabilir (TMK m. 324/2).

Kendisine kişisel ilişki hakkı tanınan davalının, bu hakkını amacına aykırı olarak kullandığını kabule yeterli delil mevcut olmadığı gibi, kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzurunun ciddi olarak tehlikede olduğuna ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Bir çocuk ile ana ve babası, düzenli kişisel ilişki elde etme ve bu ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir. Ana ve babası ayrı olan çocuğun ebeveynleriyle düzenli kişisel ilişki kurması ve bu ilişkiyi sürdürmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de haktır.

Bu tür kişisel ilişki sadece çocuğun üstün yararı gerektirdiği takdirde kısıtlanabilir veya engel olunabilir. Dinlenen tanık beyanlarına göre davacı annenin ortak çocuk ….’i ancak icra vasıtasıyla davalı babaya gösterdiği, davalı babanın da ekonomik durumu sebebiyle çocuğu her seferinde icra vasıtasıyla alamadığı, davalı baba ile çocuğun görüşememesine davacı annenin sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır.

Mahkemece alınan sosyal inceleme raporuna göre de davalı babanın çocuğa karşı olumsuz bir davranışının olmadığı belirlendiğine göre ortak çocuk Esma Melek ile davalı baba arasında boşanma kararı ile kurulan kişisel ilişkinin sınırlandırılmasını gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. O halde davanın reddi gerektiği halde davanın kısmen kabulü ile davalı baba ile ortak çocuk arasında kurulan kişisel ilişkinin sınırlandırılmasına karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” anlaşılacağı üzere boşanmada çocukla görüşmenin engellenmesi için çocuğun üstün yararı olması gerekmektedir.

Kaynak:

https://www.mevzuat.gov.tr/

https://karararama.yargitay.gov.tr/

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.

Yorum Yap