Devlet Memuru Vakarına Yakışmayan Davranış Disiplin Cezası Davasında Taraflar

İSTİNAF YOLUNA

BAŞVURAN(DAVALI) :YÜKSEKÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞI

VEKİLİ:AV. K1

KARŞI TARAF (DAVACI) :K2

VEKİLİ:AV. K3

Devlet Memuru Vakarına Yakışmayan Davranış Disiplin Cezası Davasında Taleplerimiz

İSTEMİN ÖZETİ :X1 Üniversitesi Rektörlüğü görevini yürütmekte iken, davalı üniversitenin Çocuk Gelişimi Bölümünde “Bölüm Başkanı” olarak görev yapan D. Y.’nin 16/01/2017 tarihinden geçerli olmak üzere sözleşmesini feshettiği halde YÖKSİS kayıtlarında gerekli işlemleri yapmayarak çalışmaya başlayacağı yeni üniversiteye kaydının yapılmasına engel olmak suretiyle “Devlet memurunun vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak” fiilini işlediğinden bahisle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/ A-e maddesi uyarınca “uyarma” disiplin cezası ile tecziyesine dair 11/04/2018 tarih ve 2270/28406 sayılı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı kararının iptali istemiyle açılan davada; dava konusu işlemi iptal eden İstanbul 13. İdare Mahkemesi’nin 31/01/2020 gün ve E:2018/1330, K:2020/206 sayılı kararının; davalı idare vekili tarafından, yapılan şikayet üzerine başlatılan soruşturma neticesinde davacının “Devlet memurunun vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak” fiilini işlediğinin sübut bulduğu, 08.11.2016 tarihli noter ihtarnamesi ile sözleşmesini fesheden öğretim görevlisinin YÖKSİS kayıt çıkış işlemini 31.08.2017 tarihine kadar yapmamasının kabul edilebilir bir izahatının bulunmadığı, tesis edilen işlemin usul ve yasaya uygun olduğu ileri sürülerek kaldırılması ve istinaf yoluyla işin esası hakkında yeniden karar verilmesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ :Müvekkilinin kasti bir hareketinin bulunmadığı, verilen cezanın hukuka aykırı olduğu, idare mahkemesi kararında hukuki isabetsizlik bulunmadığı ileri sürülerek istinaf başvurusunun reddi gerektiği savunulmuştur.

Karar veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Yedinci İdare Dava Dairesi’nce, dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:

Dava, X1 Üniversitesi Rektörlüğü görevini yürütmekte iken, davalı üniversitenin Çocuk Gelişimi Bölümünde “Bölüm Başkanı” olarak görev yapan D. Y.’nin 16/01/2017 tarihinden geçerli olmak üzere sözleşmesini feshettiği halde YÖKSİS kayıtlarında gerekli işlemleri yapmayarak çalışmaya başlayacağı yeni üniversiteye kaydının yapılmasına engel olmak suretiyle “Devlet memurunun vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak” fiilini işlediğinden bahisle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/ A-e maddesi uyarınca “uyarma” disiplin cezası ile tecziyesine dair 11/04/2018 tarih ve 2270/28406 sayılı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı kararının iptali istemiyle açılmıştır.

İstanbul 13. İdare Mahkemesi’nin 31/01/2020 gün ve E:2018/1330, K:2020/206 sayılı kararı ile, ” davacının uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava henüz karara bağlanmadan, hakkında verilen disiplin cezasının yasal dayanağının Anayasaya ve hukuka aykırı olduğu Anayasa Mahkemesi kararı ile ortaya konulduğundan; öğretim üyesi olan davacıya 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yer verilen disiplin hükümleri uygulanmak suretiyle tesis edilen işlemde Anayasanın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine uyarlık bulunmamaktadır. ” gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53/b maddesinde “(Değişik: 2/12/2016 – 6764/26 md.) Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanları, memur ve diğer personeline uygulanabilecek disiplin cezaları uyarma, kınama, aylıktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezalarıdır.” hükmüne yer verilmiştir.

2547 sayılı Yasa’nın dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan 53. maddesinde, Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanları, memur ve diğer personeline uygulanabilecek disiplin cezaları tek tek sayıldıktan sonra, anılan Yasanın (b) fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı alt bentlerinde “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak…”ibarelerine yer verilmek suretiyle 657 sayılı Yasanın disiplin hükümlerine atıf yapılmış ve bu atıf nedeniyle üniversitelerde görev yapan öğretim elemanları, memur ve diğer personele 2547 sayılı Yasada yer alan fiillere ek olarak 657 sayılı Yasa hükümlerine dayanılarak disiplin cezası verilmesi mümkün hale getirilmiştir.

Öte yandan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin A-e alt bendinde; “Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak” fiili uyarma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Ancak, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53. maddesinin (b) fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı alt bentlerinde yer alan “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak…”ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle açılan iptal davasında Anayasa Mahkemesi’nin 10/4/2019 tarihli ve Esas No: 2017/33; Karar No:2019/20 sayılı kararı ile; “…öğretim elemanı, memur ve diğer personelden oluşan yükseköğretim kurumları kamu personeline ilişkin disiplin kuralları öngörülürken kanun koyucu tarafından bunlar arasında görevin niteliğinden kaynaklanan ve Anayasa tarafından öngörülen ayrım ve farklılıkların dikkate alınmayarak öğretim elemanları ile memur ve diğer personelin tümüyle aynı kurallara tabi kılınması ve dava konusu ibareler yoluyla öğretim elemanlarının disiplin sorumluluğu kapsamına 657 sayılı Kanun’da sayılan fiillerin tamamının dâhil edilmesi, Anayasa’da bu kişiler için öngörülen güvencelerle örtüşmediği gibi gerek uygulayıcılar gerekse disiplin kurallarının muhatapları yönünden birtakım belirsizliklere de yol açtığından dava konusu kuralların Anayasa’nın 2., 27. ve 130. maddeleriyle bağdaşmadığı…” gerekçesiyle, 2547 sayılı Yasanın (b) fıkrasının 1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı alt bentlerinde yer alan “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak…”ibarelerinin iptallerine ve yine iptal hükmünün kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiş ve anılan karar 17.07.2019 gün ve 30834 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin 10/4/2019 tarihli ve Esas No: 2017/33; Karar No:2019/20 sayılı kararı sonrasında 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (b) fıkrasında, 17/4/2020 tarih ve 31102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7243 sayılı Yasa’nın 7. maddesiyle değişiklikler yapılmış; 1/c bendinde, “Görevin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak” fiili “uyarma” cezasını gerektiren fiiller arasında sayılmıştır.

Devlet Memuru Vakarına Yakışmayan Davranış Disiplin Cezası Davasında Gerekçe

Dava dosyasının incelenmesinden, davacının X1 Üniversitesi Rektörlüğü görevini yürüttüğü sırada, hakkında yapılan şikayet üzerine başlatılan soruşturma neticesinde düzenlenen 09.10.2017 tarihli 256 sayılı soruşturma raporunda; Çocuk Gelişimi Bölümünde “Bölüm Başkanı” olarak görev yapan D. Y.’nin 16.01.2017 tarihinden geçerli olmak üzere sözleşmesini feshettiği halde YÖKSİS akademik personel çıkış kaydını yapmadığı, fesih hakkı her zaman bulunan personelin bu hakkını kullanmasına ve başka bir yerde çalışmasına engel olduğu, çıkış kaydını yapmayarak mevzuata aykırı davrandığı hususları tespit edildiğinden bahisle, 2547 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin (b) fıkrası ile 657 sayılı Yasa’nın 125/A-e fıkrası uyarınca, “Devlet memurunun vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak” fiilini işlediği gerekçesi ile “Uyarma” cezası ile cezalandırılmasının önerildiği, getirilen bu teklif doğrultusunda Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının 11/04/2018 tarih ve 2270/28406 sayılı kararı ile davacının uyarma cezası ile cezalandırıldığı, bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Anayasanın 153. maddesinde,”Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir… Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırılabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez. İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar. İptal kararları geriye yürümez” hükmüne yer verilmiştir.

Davacının, uyarma cezasıyla cezalandırılmasına dayanak teşkil eden 2547 sayılı Kanun’un “disiplin ve ceza işleri”ne ilişkin maddelerine, 6764 sayılı Kanun ile eklenen, “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak …” şeklindeki ibareleri, Anayasa Mahkemesi’nin 10/04/2019 tarihli, E:2017/33 , Karar No:2019/20 sayılı kararıyla iptal edilmiş, anılan Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal hükmünün, kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak 9 ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş ve bu karar 17.07.2019 tarih ve 30834 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Olayda, davacıya verilen disiplin cezasının dayanağı olan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “disiplin ve ceza işleri”ne ilişkin maddelerine, 6764 sayılı Kanun ile eklenen, “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak …” şeklindeki ibareleri Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda yer verilen kararı ile iptal edilmiş ve Resmi Gazetede yayımlandığı 17.07.2019 tarihinden 9 ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş ise de, 6764 sayılı Kanun ile eklenen, “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak …” şeklindeki ibarelerinin dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunması ve 17/4/2020 tarihinde yürürlüğe giren 2547 sayılı Yasanın 53. maddesinin (b) fıkrasında yer alan, uyarma cezasını gerektiren fiiller arasında sayılan, “Görevin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak” fiilinin, davacıya isnat edilen, “bir öğretim üyesinin 08.11.2016 tarihli noter ihtarnamesi ile 16.01.2017 tarihinden itibaren sözleşmesini feshettiğini bildirmesine rağmen, görevi gereği çıkış kaydını yapması gerekirken YÖKSİS akademik personel çıkış kaydını 31.08.2017 tarihine kadar yapmadığı” eyleminekarşılık geldiği; bir başka anlatımla, davacıya isnat edilen fiilin suç olmaktan çıkarılmadığı, isnat edilen suçun karşılığı dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre “Uyarma” cezası iken, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrası getirilen yeni düzenlemede de isnat edilen suçun karşılığının “Uyarma” cezasını gerektirdiği görüldüğünden,uyuşmazlıkta davacı bakımından aynı hukuki durumun devam etmesi karşısında, 657 sayılı Kanunun 125/A-e maddesi uyarınca değerlendirme yapılabileceği açıktır.

Buna göre, davacıya verilen disiplin cezasının yasal dayanağının Anayasa ve hukuka aykırı olduğu Anayasa Mahkemesi kararı ile ortaya konulduğu, dolayısıyla temelsiz kaldığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline ilişkin istinaf başvurusuna konu kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

İşin esasına gelince; uyuşmazlık konusu olayda, dosyadaki tüm bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının rektör olarak görev yaptığı dönemde, bir öğretim üyesinin 08.11.2016 tarihli noter ihtarnamesi ile 16.01.2017 tarihinden itibaren sözleşmesini feshettiğini bildirmesine rağmen YÖKSİS akademik personel çıkış kaydını 31.08.2017 tarihine kadar yapmadığı tartışmasızdır.

Davacı sözkonusu öğretim üyesinin sözleşmesini haklı sebeple feshetmediğini, kasti bir hareketinin bulunmadığını ile sürmekte ise de, Anayasanın 38. maddesi gereği hiç kimsenin yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamayacağı açık olup, sözkonusu personelin sözleşme şartlarını yerine getirmemesinden kaynaklı hakların yargı organları nezdinde aranması mümkün iken sözleşme feshinin tek taraflı olarak haklı olmadığı kanaati ile sisteme işlenmemesinin, personelin Anayasal haklarına aykırı olduğu, yapılan bu eylemle kişinin çalışma hürriyetine engel olduğu sabit görüldüğünden, eylemine uyan 657 sayılı Yasa’nın 125/A-e fıkrası uyarınca disiplin cezası ile cezalandırılmasında hukuka aykırılık bulunmamıştır.

Açıklanan nedenlerle, istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 13. İdare Mahkemesi’nin 31/01/2020 gün ve E:2018/1330, K:2020/206 sayılı kararının kaldırılmasına, davanın reddine, aşağıda dökümü yapılan 259,40-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, istinaf safhasında davalı idarece yapılan 165,10-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.700,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan posta avansının resen ilgilisine iadesine temyizi kabil olmamak üzere kesin olarak 18/11/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU :

İstinaf başvurusuna konu idare mahkemesi kararı aynı gerekçe ve sebeplerle yerinde gördüğümden davalı idarenin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.

Yorum Yap